Cilt, insan bedeninin dış dünya ile ilk temas noktasıdır. Aynı zamanda iç dünyamızın, duygusal dalgalanmalarımızın ve zihinsel durumumuzun bir yansımasıdır. Bazen bu yansıma, kendini kaşıntılı, kırmızı ve rahatsız edici kabarıklıklar şeklinde belli eder. Tıp dilinde ürtiker, halk arasında ise kurdeşen adıyla bilinen bu durum, pek çok kişinin hayat kalitesini düşüren bir sorundur. Modern tıp, kurdeşenin tedavisinde çeşitli ilaçlar ve yöntemler sunarken, bazı durumlarda zihnin bedensel süreçler üzerindeki gücünden faydalanan tamamlayıcı yaklaşımlar da dikkat çekmektedir. Hipnoz, bu yaklaşımların başında gelir. Zihin ve beden arasındaki o görünmez köprüyü kullanarak kurdeşen semptomlarının hafifletilmesine kapı aralayan bu yöntemi daha yakından tanıyalım.
Kurdeşen, cilt yüzeyinde aniden ortaya çıkan, sınırları belirgin, soluk kırmızı renkte ve kaşıntılı döküntülerle karakterize bir deri reaksiyonudur. Bu lezyonlar, bedenin farklı bölgelerinde belirebilir, boyutları değişkenlik gösterebilir. Birkaç saat içinde kaybolup sonra başka bir yerde yeniden ortaya çıkmaları tipik bir özelliktir. Kurdeşenin temelinde, derideki “mast hücreleri” adı verilen özel bağışıklık hücrelerinden histamin ve diğer kimyasal aracıların salınımı yatar. Bu kimyasallar, ciltteki küçük kan damarlarının genişlemesine ve sızıntı yapmasına yol açar. Sonuçta ciltte kızarıklık, şişlik ve yoğun kaşıntı hissi meydana gelir.
Kurdeşeni tetikleyen faktörler oldukça çeşitlidir. Bazı gıdalar (kuruyemişler, deniz ürünleri, süt), ilaçlar, enfeksiyonlar, böcek ısırıkları veya lateks gibi maddelerle temas, bilinen tetikleyiciler arasındadır. Bazen fiziksel etkenler, örneğin soğuk, sıcak, güneş ışığı veya cilde uygulanan basınç dahi kurdeşen döküntülerine sebep olabilir. Bununla beraber, vakaların önemli bir bölümünde, özellikle altı haftadan uzun süren kronik kurdeşende, altta yatan net bir sebep bulunamaz. Bu duruma “kronik idiyopatik ürtiker” denir. Zihinsel ve duygusal durumların rolü daha fazla ön plana çıkar.
Duygusal durumumuzun cildimizi nasıl etkilediği, uzun zamandır bilinen bir gerçektir. Utandığımızda yüzümüzün kızarması, korktuğumuzda tenimizin solması bunun en basit örnekleridir. Stres, kaygı ve yoğun duygusal baskı, bedenin alarm sistemini harekete geçiren güçlü tetikleyicilerdir. “Savaş ya da kaç” tepkisi olarak bilinen bu mekanizma devreye girdiğinde, böbreküstü bezlerinden kortizol ve adrenalin gibi stres hormonları salgılanır. Bu hormonların salınımı, bağışıklık sistemi hücreleri üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir.
Yapılan araştırmalar, psikolojik stresin, kurdeşenin merkezindeki mast hücrelerini uyarabildiğini ortaya koymaktadır. Stres altındaki bir bedende mast hücreleri daha kararsız bir hale gelir. Normalde tepki vermeyecekleri kadar küçük bir uyarana karşı bile histamin salgılamaya başlayabilirler. Bu durum, mevcut kurdeşen ataklarını şiddetlendirebilir veya yeni atakların ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Kısacası, zihin bir tehdit algıladığında, cilt bu tehdide karşı aşırı bir reaksiyon verebilir. Bu kısır döngü, özellikle kronik kurdeşen hastaları için yorucu bir hal alır. Stres kurdeşeni tetikler, kurdeşenin yarattığı fiziksel rahatsızlık ve sosyal kaygı stresi daha da artırır.
Hipnoz, ismini duyduğumuzda zihnimizde genellikle sahne şovlarını veya filmlerdeki irade dışı kontrol sahnelerini canlandırır. Oysa terapötik hipnoz, bu popüler kültür imgelerinden çok uzaktır. Hipnoz, bir uyku hali değildir. Aksine, dikkatin son derece yoğunlaştığı, farkındalığın arttığı ve telkinlere açıklığın yükseldiği doğal bir zihin durumudur. Her insan gün içinde farkında olmadan defalarca bu duruma girer. Örneğin, sürükleyici bir kitap okurken çevredeki sesleri duymamak veya uzun bir yolda araba sürerken zihnin daldığı anlar, hafif hipnotik trans halleridir.
Hipnoterapi seansında uzman, bireyi çeşitli gevşeme teknikleriyle bu odaklanmış zihin durumuna yönlendirir. Bu durumda, zihnin eleştirel ve analitik kısmı bir miktar geri plana çekilir. Bu, bilinçaltına daha kolay ulaşılmasını ve yeni, yapıcı düşünce kalıplarının yerleştirilmesini mümkün kılar. Amaç, kişinin kontrolünü kaybetmesi değil, tam tersine kendi içsel kaynakları üzerinde daha fazla kontrol kazanmasıdır. Kişi seans boyunca her şeyin farkındadır, söylenenleri duyar ve istemediği hiçbir telkini kabul etmek zorunda değildir.
Hipnozun kurdeşen gibi psikosomatik, yani zihinsel durumların bedensel belirtilere yol açtığı rahatsızlıklardaki rolü, birkaç farklı mekanizma üzerinden işler. Terapist, kişiyi derin bir gevşeme durumuna getirdikten sonra, kurdeşen semptomlarını hedef alan özel telkinler verir. Bu telkinler öncelikle otonom sinir sistemini hedefler. Stres anında aktif olan sempatik sinir sistemi yerine, bedenin dinlenme ve sindirme modunu yöneten parasempatik sinir sisteminin devreye girmesini teşvik eder. Bu, kalp atış hızının yavaşlamasına, kan basıncının düşmesine ve genel bir sakinlik halinin bedene yayılmasına neden olur.
Stres hormonlarının salınımı azalır. Bu durum, mast hücrelerinin uyarılma eşiğini yükselterek histamin salınımını dolaylı yoldan kontrol altına alabilir. Bir diğer mekanizma, kaşıntı algısının değiştirilmesidir. Kaşıntı, beyin tarafından yorumlanan bir sinyaldir. Hipnotik telkinler, beynin bu sinyali yorumlama biçimini değiştirmeye odaklanabilir. Örneğin, “cildinde kaşıntı yerine serinletici bir his duyuyorsun” veya “cildin sakin ve rahat” gibi telkinler, kişinin kaşıntıya olan odağını dağıtarak rahatsızlık hissini azaltabilir. Kişi, kaşıntıyı daha az rahatsız edici bir duyum olarak algılamayı öğrenebilir. Bu, kaşıma dürtüsünü azaltır ve cildin daha fazla tahriş olmasının önüne geçer.
Kronik kurdeşen, hastalar için uzun soluklu ve yıpratıcı bir süreç olabilir. Antihistaminik ilaçlar semptomları baskılamada genellikle başarılıdır. Yine de bazı kişilerde ilaçlara yanıt yetersiz kalabilir veya ilaçların yan etkileri yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Hipnoterapi, tıbbi tedavilere bir alternatif değil, onları tamamlayan güçlü bir destek olarak devreye girer.
Özellikle stresin belirgin bir tetikleyici olduğu vakalarda, hipnoterapi semptomların sıklığını ve şiddetini azaltmada bireye yardımcı olabilir. Kişiye, stresli durumlarla başa çıkmak için yeni zihinsel araçlar sunar. Kendi kendine hipnoz tekniklerinin öğretilmesiyle, kişi bir atak başlangıcını hissettiğinde kendi kendini sakinleştirerek reaksiyonun büyümesini engelleyebilir. Bu, bireye hastalığı karşısında çaresiz olmadığı, bedensel tepkileri üzerinde bir dereceye kadar kontrol sahibi olabileceği hissini verir. Bu kontrol hissi, başlı başına iyileşme sürecine katkıda bulunan psikolojik bir kazanımdır.
Kurdeşen şikayetiyle bir hipnoterapiste başvuran kişiyi yapılandırılmış bir süreç bekler. İlk seans genellikle kapsamlı bir ön görüşme ile geçer. Terapist, kişinin tıbbi geçmişini, kurdeşen ataklarının ne zaman ve hangi koşullarda ortaya çıktığını, yaşamındaki stres faktörlerini ve semptomlarla nasıl başa çıktığını anlamaya çalışır. Bu görüşme, kişiye özel bir terapi planı oluşturmak için temel teşkil eder.
Sonraki seanslarda hipnotik çalışmaya geçilir. Kişi rahat bir koltuğa oturur veya uzanır. Terapist, sakin ve yönlendirici bir ses tonuyla kişiyi gevşemeye davet eder. Nefes egzersizleri, aşamalı kas gevşetme veya zihinde canlandırma (imgeleme) teknikleri ile kişinin odaklanmış bir zihin durumuna ulaşmasına yardımcı olur. Bu duruma ulaşıldığında, cildin sakinleşmesi, kaşıntının azalması, bağışıklık sisteminin dengelenmesi ve stresle başa çıkma becerilerinin artırılması gibi hedeflere yönelik telkinler verilir. Seansın sonunda kişi, yavaşça ve dinlenmiş bir şekilde normal farkındalık durumuna geri döndürülür. Seans sayısı, kişinin telkinlere yanıt verme hızına ve sorunun derinliğine göre değişiklik gösterir.
Hipnoterapi, genel olarak güvenli bir yöntemdir. Bununla beraber, her bireyin hipnotik duruma girme yatkınlığı farklılık gösterebilir. Nüfusun büyük bir kısmı orta derecede hipnotize edilebilirken, küçük bir kesim çok derin transa girebilir, bir kısmı ise daha dirençli olabilir. Hipnozun başarısı, kişinin değişime olan isteği ve terapistle kurduğu güven ilişkisiyle yakından bağlantılıdır.
Ciddi psikiyatrik rahatsızlıkları (psikoz, şizofreni gibi) olan kişilerde hipnoterapi önerilmez. Bu sebeple, hipnoterapiye başlamadan önce, özellikle kronik bir tıbbi durum için destek aranıyorsa, tıp doktoruyla görüşmek ve hipnoterapistin alanında yetkin, eğitimli bir profesyonel olduğundan emin olmak son derece mühimdir. Doğru uzman, kişinin durumunu bütüncül bir yaklaşımla ele alarak en uygun terapi yolunu çizecektir.
Psikodermatoloji, yani zihin ve cilt hastalıkları arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalı, hipnozun cilt üzerindeki etkilerine dair giderek daha fazla kanıt sunmaktadır. Kronik ürtiker üzerine yapılan vaka çalışmaları ve daha küçük ölçekli araştırmalar, hipnoterapinin semptomların azalmasında, ilaç ihtiyacının düşmesinde ve hastaların yaşam kalitesinin artmasında umut verici sonuçlar doğurduğunu ortaya koymuştur.
Bu çalışmaların işaret ettiği temel nokta, hipnozun stresi yönetme ve bedenin strese verdiği fizyolojik yanıtı değiştirme gücüdür. Zihinsel rahatlama yoluyla bağışıklık sisteminin aşırı tepkilerinin modüle edilebileceği fikri, psikonöroimmünoloji alanındaki bulgularla da desteklenmektedir. Beyin, sinir sistemi ve bağışıklık sistemi arasındaki karmaşık iletişim ağını olumlu yönde etkileme potansiyeli, hipnozu kurdeşen gibi durumların yönetiminde değerli bir araç haline getirmektedir. Tıbbi tedavinin yanında, zihnin iyileştirici gücünü de denkleme katmak, kurdeşenle mücadelede bütüncül ve daha kapsamlı bir yaklaşım sunar.
Hipnoz tedavi sürecinizde size en uygun zamanı birlikte planlayarak, kişisel ihtiyaçlarınıza en uygun tedavi programını oluşturuyoruz. Doktor desteği almak ve sürecinizi güvenle başlatmak için hemen bizimle iletişime geçin.
Web sitemizde bulunan tüm yazı, resim ve diğer tüm içerikler, sitemize giriş yapan ziyaretçilerin bilgilendirilmesi amacı ile oluşturulmuştur. Hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerine geçmez. Ziyaretçilerimizin herhangi bir problem ile karşılaştıklarında gecikmeden bir hekime başvurmaları gerekmektedir.
© 2025 Hipnozlatedaviterapi.com Tasarım & SEO: Furkan Reklam Ajansı